25 Eylül 2012 Salı
21 Eylül 2012 Cuma
BİR USTA BİR ÇIRAK(Resim Sergisi)
Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul şubesi dünyaca ünlü İran’lı ressam Javad Soleimanpour’un sergisine ev sahipliği yapıyor. Ressam Javad Soleimanpour ve atölyesinde yetişen öğrencisi Lütfiye Batum ile birlikte gerçekleştireceği Pastel Resim Sergisi 22 Eylül tarihinde Saray Kolleksiyonları Müzesi’nde TÜRKKAD İstanbul Şubesi bursiyerleri yararına açılacaktır.70 çalışmanın yer aldığı sergi 22-28 Eylül tarihleri arasında görülebilir.Serginin açılışı 22 Eylül Cumartesi, saat 11’de Saray Kolleksiyonları Müzesi’nde(Beşiktaş’ta Kadıköy İskelesinin çıkışında soldaki taş binalar) yapılacaktır.Sanatçı, 2009 yılında Amerikan Pastel Journel dergisi tarafından düzenlenen Pastel Boya Resim sergisinde 11 bin eser arasından birinci seçilerek resim kariyerinde büyük bir başarı kazanmıştır. 1997 yılından beri Türkiye’de çalışmalar yapan İran’lı sanatçı Javad Soleimanpour Kadıköy’deki atölyesinde dersler vermektedir.“Baktığım her yerde renkler görüyordum o kadar ki gözlerimi kapattığımda bile kendimi resimlerin arasında buluyordum. Sürekli incelerdim doğayı, çiçekleri, ağaçları her türlü renk ve ışığa karşı ilgim vardı. Renklerin ve objelerin arasındaki ışığı,gölgeyi, ahengi görünce çok mutlu olurdum.Hep resim yapmak isterdim. Sevdiğim herşeyin, herkesin. İnsanlar konuşurken ben onları dinlemez yüzlerini incelerdim. Girintileri, çıkıntıları, gölgeleri...Resim yaptığım zaman benim için zaman duruyordu. Her zaman aynı duygu yoğunluğunu yaşamak ve her resimde çözümlenmesi gereken onca problemin benim için nefes alıp vermek kadar doğal bir süreç haline gelmesi belki de resimlerimde oluşan ve izleyiciyi ile resim arasındaki bağın tamamen içimden gelen hislerimin ve yüreğimin sesiyle hareket etmemden kaynaklandığını düşünüyorum “.Javad Soleimanpour bu şekilde açıklıyor resmin hayatına girişini.Sanatçı Soleimanpour, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın talebi ile iki özel Atatürk portresi hazırlamış, yine aynı makama 3 adet çalışma daha hazırlamaktadır.Javad Soleimanpour’un öğrencisi Lütfiye Batum için şöyle bir değerlendirme yapıyor:“Lütfiye hanım ile birlikte çalışmalarımızı 7 yıldır aralıksız sürdürmekteyiz. Başladığımız noktadan geldiğimiz nokta son derece başarılı… Lütfiye hanımın resim sevgisi içindeki insan sevgisi gibi coşkulu! Çalışkan, araştırmacı ve çok titiz… Bu prensiplerde olduğu için de yaptığı işler de çok düzgün ve doğru… Benim başarılı bulduğum, ümitlendiğim öğrencilerimin başında gelenlerdendir. Kendisiyle gurur duyuyorum.”“Usta” Javad Soleimanpour ve “Çırak” Lütfiye Batum’un “Bir Usta Bir Çırak” başlıklı sergisinden elde edilecek gelir, TÜRKKAD Türk Kadınları Kültür Derneği, İstanbul Şubesi’nden burs alan öğrencilere aktarılacaktır.Sergi Açılışı: 22 Eylül 2012 saat: 11.00 / CumartesiYer: Saray Koleksiyonları Müzesi / Beşiktaş
Javad Soleimanpour hakkında;1965 yılında Tebriz’de doğdu.Tebriz Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde danışmanlık yaptı. 1978’de ilk sergisini başarıyla tamamladı. Saadabat Sarayı Müzesi’nde dünyaca ünlü resimlerin kopya çalışmalarında bulundu. 1993 yılında katıldığı uluslar arası yarışmada birincilikle ayrıldı. 2009 yılında American Pastel Journel Dergisi tarafından hazırlanan uluslar arası yarışmada peyzaj kategorisinde 11 bin eser arasında dünya birinciliği kazandı. Çalışmış olduğu pek çok pastel ve yağlı boya eser, ülkemizin ileri gelen koleksiyonerleri tarafından edinilmiştir. Değişik ülkelerde 50’yi aşkın sergi düzenledi. Halen Moda’da kendi atölyesinde çalışmakta olup, pastel, yağlı boya ve desen dersleri vermektedir.
Lütfiye Batum hakkında;1949 doğumlu Lütfiye Batum'un sanata ilgisi küçük yaşlarda başlamıştır. 1969 senesinde Kayseri'de bir makine nakışı atölyesi kurmuş ve 1976 senesine kadar pek çok talebe yetiştirmiştir. Senelerdir farklı dallarda çok kıymetli hocaların atölyelerinde çalışan sanatçı, 2006 senesinden beri hocası Javad Soleimanpour'un atölyesinde pastel boya resim çalışmaları yapmaktadır. Sanatçının ilk sergisidir.TÜRKKADTürk Kadınları Kültür Derneği - İSTANBUL ŞUBESİBağdat Cd. Güzel Sokak No:11/A D:2Selamiçeşme/Kadıköy/İstanbulTel: 0216 359 40 91Faks: 0216 359 40 92
14 Nisan 2012 Cumartesi
KALICI VE ANLAMLI HEDİYE İÇİN KAÇIRILMAYACAK FIRSAT!
Anneler günü yaklaşırken güzel bir hediye mi arıyorsunuz veya doğum gününde orijinal bir hediye mi düşünüyorsunuz? Evlilik yıldönümü mü yaklaştı? Özel bir sebep aramanıza da gerek yok, bir yakınınızı, eşinizi, sevgilinizi sevindirecek, onların hoşuna gidecek kalıcı ve anlamlı hediyeniz için güzel bir fikrimiz var. Evde sırf dekor olsun diye alışveriş merkezlerine bir dünya para verip başkalarının portrelerini duvarınıza asmayın. Fotoğrafınızı gönderin biz onu güzel bir tabloya çevirelim. Bir ömür saklayabileceğiniz bu el emeği tabloları istediğiniz ebatta yapıp adresinize gönderelim. Aşağıda daha önce yapmış olduğum iki çalışmayı görüyorsunuz. El emeği tablolarımız baskı değildir, tuval üzerine akrilik boya ile yapılmaktadır. Çerçevesiz olarak gönderilecektir.
( 100 cm x 120 cm) |
( 70 cm x 100 cm) |
Vereceğiniz siparişte iş yoğunluğu açısından teslimat tarihini koordine etmek için önceden temas kurmanız ve göndereceğiniz fotoğrafın çözünürlüğü, çekim açısı ile ışık durumu önemlidir.
Fiyatlar:
70 cm x 100 cm : 200 TL
100 cm x 120 cm : 250 TL
Farklı ebatlar için lütfen temas kurarak fiyat alınız.
Etiketler:
anneler günü hediyesi,
değişik hediye,
evlilik yıldönümü hediyesi,
GRAFİK,
GRAFİKSEL PORTRE,
GRAFİKSEL TABLO,
hediye,
orijinal hediye,
PORTRE,
sevgililer günü hediyesi,
tablo
12 Nisan 2012 Perşembe
PABLO PICASSO, AVİGNONLU KIZLAR, Sanat Eleştirisi...
Avignonlu Kızlar, (1907)
Ön yapının çözümlenmesinde genellikle nasıl sorusuna yanıt aranır. Dolayısıyla bu eserde bilgi objeleri arasındaki ilişkileri, yani bir bakıma kompozisyonu çözümlemeye çalışalım. Bu işlemde bütün kompozisyon, pozitif ve negatif alanların ilişkileri ele alınmaktadır. Resimde yer alan beş figürü, mekanda yani negatif alanda, öncelikle renk, biçim, doku olarak ele alalım. Dikey vurgulu beş figür ve natürmort pozitif alanı meydana getiriyor. Eserde bazı figürler düz ve köşeli renk uygulamalarıyla anlatılmaktadır. Öte yandan iki merkezi figür yuvarlak karakterdedir. Özellikle bu iki figürden birisi zarif renklerle boyanmıştır ve ana parçaları göstermek için beyaz çizgiler kullanılmıştır. Diğer üç figürün başları vücutlarından farklıdır. Merkezi figürler önden görünürlerken burunları profilden çizilmiştir. Merkezi figürlerden bir tanesi dengesiz görünüyor, kaidesinden düşecek gibi duran bir heykeli andırıyor. Bu figürün gövdesi dik dururken, özellikle sol bacağı vücudunu taşımaktan uzaktır. Bu figürün incelenmesi veya görünüşü, eleştiri için önemli bir delil kaynağı olabilir. Bilindiği üzere yer çekiminin etkisi ile insan anatomisi dik durur. Avignonlu kızlar dikey vurgulardan ve sıcak renklerden oluşuyor. Köşeli biçimler dominant az da olsa diyagonal vurgular vardır. Açık tonların egemenliğini orta ve koyu tonlar dengeliyor. Negatif alanlar, klasik mekan kavramından uzaktır. Perspektif dikkate alınmamaktadır.
27 Mart 2012 Salı
SANDRO BOTICELLI, İFTİRA (CALUMNY) Sanat Eleştirisi...
SANDRO BOTICELLI, İftira (1494) |
Boticelli'nin bu resmi gariptir. Bunun yanı sıra, insanın hoşuna giden, izleyiciye zevk veren bir eser değildir. Çizginin aşırı komplikasyonları, Boticelli'nin erken üslubunun bir mübalağasıdır. Onun erken üslubu ünlü Primavera (İlkbahar) adlı eseridir. Resmin ortasında masum bir kurban, İftira (Calumny) tarafından, saçlarından çekilerek, yargılanmaya götürülmektedir. Yargının elinde, bir meşale vardır. Bu simge onun, gerçeğe olan aşkının yalancı bir simgesidir. Etrafını diğer iki kadın sararlar ve saçlarına güller bağlarlar. Bunlar iftiranın hizmetçisidirler. Bu merkezi grupta, paçavralar giyen ve ayakta duran erkek figürü kıskançlıktır. Kıskançlık yargıya sahte suçlamalarda bulunmaktadır.
Adalet başında tacı ve elinde saltanat asasına rağmen eşek kulaklıdır. Cehalet Adaletin bir kulağına Şüphe, öteki kulağına fısıldar ve Adalet onları dinler.
Karmakarışık gruplar arasına, çizgilerle düğümlenmiş figürler öyle bir görünüş ortaya koyarlar ki, sonunda tuhaf ve inanılması güç bir tesir ortaya çıkar. Figürler resim alanının çoğunluğunu doldururlar. Kıvrılan drapörü yığınları, kıvranan saçlar, birbirlerine garip bir biçimde eklenen beden organları, çizgiler, kütleler birbirlerinin içlerini ve dışlarını, yılanların yuvası gibi dokurlar. Buradaki üç kadın figürünü, İftira, Müzevvir, Hile İlkbahar tablosundaki üç güzellerle mukayese edersek, birincisindeki ritmik çizgi ahenginin yerine, nasıl acı çeken bir karmaşanın yer aldığını görebiliriz. Gene de Boticelli bu rahatsız edici çizgiyi, plastik elemanı, nerede uygunsa orada kullanır.
Sanatçı figürlerin birisinde, izleyiciye tekrar çizginin saflığını ve sadeliğini büyük bir ustalıkla gösterir. Bu figür Hakikat figürüdür. Hakikat, çıplak olarak en solda, masum, kalabalık sahnenin dışındadır. Öteki figürlerle ilgisi, ancak tahminle bulunabilir. Yanındaki siyah paçavra elbiseli figür, yaşlı bir kocakarı, Vicdan Azabı'dır.
Bu allegori eski Yunanlı sanatkar Apelles'in kaybolan resminin, Lucian tarafından yapılan betimlemesine göre işlenmiştir. Bir çok rönesans sanatçısı, Apelles'in eserinin nasıl olduğu konusunda kendi fikirlerini beyan etmişlerse de, Boticelli''nin yaptığı kaybolan bir başyapıtın tekrar diriltilmesi için bir tür egzersizden ibaret değildir. Klasik allegori Boticelli'nin eserlerinde sık sık kullandığı bir anlatım aracıdır. Ahlaki yargıları anlatmak için kullandığı en popüler yoldur. Bu eserde Boticelli içinde yaşadığı toplumu eleştirmek için duygularını klasik sembollerle gizlice ifade ederek anlatmış olabilir. Başka bir teoriye göre bu resim Boticelli'nin ünlü patronları Medicelere yapılan siyasi saldırıları anlatmaktadır ki bu saldırılar sonunda Medici ailesi, birkaç kuşak Floransa'da yöneticilik yaptıktan sonra, sürgüne gönderilmişlerdir. Sanatçının burada resimlediği " Suç", sanat eserleriyle süslü saf bir klasik rönesans mimarisinin içinde yer alır. Bu süslü dekor, Medici ailesinin himayesi altında bilim ve irfanın doruğuna ulaşan Floransa'yı simgeleyebilir. Fakat oynanan oyunlarla bu müthiş olay yara almaktadır. Asil kemerlerin ötesinde açılan deniz, gökyüzünün sükuneti olayla son bir kontrast yaratır ve sahte sorgulamanın histerik şiddetini adeta kamçılar, sanki bu sahte sorgulamayı azarlar. İftira daha çok rahip Savonarola'nın yargılanması sonucu mahkumiyetine veya kendisine yapılan sodomolik suçlamasına karşı bir protesto olarak yorumlanmıştır. Bugün Savonarola yenilikçi bir din adamı olarak görülebilir. İtalya'da ahlaki çöküşe iktidarın kirlenmesine, hayatın geçiciliklerine karşı Savonarola'nın verdiği ilerici vaazları onu bir süre Floransa'nın en etkili insanı yapmıştır. Bir tanrı adamı, bir alim, bir fanatik olarak Savonarola'nın tesiri kendinden sonra da devam etti. Fakat ardılları onun kadar yoğunluk derecesine erişmekten çok uzaktılar. Uydurma olsun veya olmasın, kilisenin geçici gücüne ve yönetime bir tehdit olarak görüldü ve suçlandı. İtiraflardan sonra mahkum edildi., belki de bu itiraflar için işkence yapıldı. Ardından bir zamanlar Floransa'nın zaferler kazandığı ve kutladığı ana meydanında asıldı ve sonra da yakıldı. Yakıldığı odun yığını bir zamanlar "Beyhudelik Ateşinin" tutuşturulduğu yerdi. Dini maksatlı olmayan çok miktarda objeler, sahte saç, peruk, kozmetikler, pahalı elbiseler, yüce maksatlara hitap etmeyen resimler, "yalancı ve tövbekar" Floransa'lılar tarafından ateşe alınmıştır.
Boticelli'nin, Savonarola'nın etkisi altında kaldığı bilinmektedir. Muhtemeldir ki iftira şehit rahibin kaderine, haksız mahkumiyetine ve idamına bir gönderme değildir. Çünkü bu resim Savonarola'nın 1458' de idamından önce yapılmıştır. Fakat resmin yoğunluğu suçsuz insanların cezalandırılmasına karşı acı bir protesto telkin etmektedir. Böyle bir olayın 20.yy'da da benzeri vardır; Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti'nin öldürülmeleri...
Boticelli'nin bu resmi, Floransa yönetimini, cehalet, şüphe, kıskançlık, iftira, müzevvirlik, aldatma gibi bakımlardan suçlar. Otoritenin görkemli saltanatını, tacın değersizliğini betimler. Kurbanlarının masumiyetini ilan eder. Kentin vicdan azabını önceden hatırlatır. Tabi bunların hepsini allegorlar içinde saklar. Sanat tarihinin tozlu sayfalarından bir başka eseri daha yorumlamak için tekrar birlikte olacağız...Esenlikler...
13 Mart 2012 Salı
FRANCISCO JOSE DE GOYA Sanat eleştirisi...
Üç Mayıs Katliamı (1746 - 1828)
"İspanya Napolyon'un talih gemisinin ilk çarptığı kaya olmuştur." (Jacques Bainville, Fransız Tarihçi)
3 Mayıs 1808
Napolyon orduları İspanya'nın işgal ettiği zaman Goya Madrid'de bulunuyordu. 45 yaşındaydı ve hayatından memnun bir sosyete sanatçısıydı. Fakat savaşın getirdiği acı ve zulmü görünce kişiliği ve sanatı değişti, "Asi Goya" adını aldı. Resim, Napolyon ordularına isyan eden İspanyol vatanseverlerin isyanını anlatan en önemli eserlerinden biridir. 2 Mayıs 1808'de halk öfke içinde kraliyet sarayının önünde toplandı. Duyduklarına göre kralın çocukları Fransa'ya götürülüyordu. Fransız askerler için sivil halk arasında öldüresiye kanlı bir kavga başladı. O gece ve sabahı, Fransız askerleri hapishaneden topladıkları İspanyol vatanseverlerini katlettiler veya kurşuna dizdiler. Bu trajik sahneleri Goya balkondan seyretmiş olabilir. Goya'nın anlattığı bu korkunç olayda milliyetçiler, bir din adamı dahil kurşuna dizilmek üzere sıralanmışlardır. Sabah gökyüzü hemen hemen siyahtır., yerde görülen fener olayı yada sahneyi aydınlatır. Fenerin göz kamaştıran ışığında biçare kurbanların vahşi tavırlarını görüyoruz. Öte yandan Fransız askerlerin soğuk, aldırmaz tavırları, kurbanlarıyla bir kontrast oluşturuyor.
Eserde koyu, basık bir gökyüzü ve ötede saray, çıplak bir tepecik, tepenin önünde çeşitli pozlarda kurbanlar, kimisi ölü ve yerde yatıyor, kimisi yumruklarını sıkıyor, kimisi elleriyle yüzünü kapatıyor. Ana figür ortada ellerini haçvari iki yana uzatmış. Bu figürün izdüşümü, bir benzeri kanlar içinde yüzüstü yerde yatıyor. Ortada irice bir fener. Sağ geride tam teçhizatlı askerler, karşıya nişan almış durumdalar, yüzleri görünmüyor, ancak düzgün bir şekilde silahlarını doğrultmuşlar. Üzerlerindeki teçhizatları fark ediliyor.
Eserin kompozisyonuna, yani bilgi objelerinin sanat ilkelerine göre düzenlenmesine gelince; kurbanlar genellikle yuvarlak çizgi ve hareketlerden oluşuyor, ateş eden askerler, ters bir hareket içindeler, diagonal dizilişleri var. Bu diagonalite esere hareket katıyor. Eserde vurgu, en açık ton ve altın orana uygun bir konumla beyaz elbiseli figürde toplanıyor. Eserde koyu tonların egemenliği, sırasıyla orta tonlar ve açık tonlar takip ediliyor. Katledilen sivil insanların arasında, olayla kontrast teşkil edecek bir şekilde sade ve nesnesiz. Ancak fırça hareketleri ve doku çok zengin.
Kompozisyon görüldüğü gibi birbirine biçim, hareket ve yön bakımından zıt iki grup tarafından oluşturulmuştur. Askerlerde katı, mekanik, tekdüze ve duygusuz bir diziliş varken, kurbanlar daha duygu yüklüdür bu yük onların yuvarlak karakterli biçimlerinden meydana gelmeleriyle yakından ilgilidir.
Resimde beyaz ve sarı renkle ve açık tonla vurgulanan merkezi figür çarmıha gerilmiş bir İsa figürünü hatırlatır. Figürün bulunduğu mekanda, onu öne çıkarır. Çarmıh iki anlamda yorumlanabilir. Bu yorumlardan en çok bilineni İsa'nın çektiği acılar ve ölümüdür. İkincisi ise ölüme karşı zaferi ölümden sonra dirilişi, hayatı anlatır. Figürün bu pozisyonu çarmıhın ikinci yorumuna daha uygun düşmektedir. İsa nasıl inancı uğruna çarmıha gerilip, öldürülmüşse, resimdeki merkezi figür de inancı uğruna göğsünü (inancını) adeta kurşunların önüne fırlatmaktadır. Yerde kanlar içinde yüz üstü yatan figürün, ayakta haçvari bir pozisyonda, yerden fırlamış gibi ileri atılan merkezi figürün bir izdüşümü gibi gösterilmesi tesadüfi olamaz. Bütün vurgu, ışık merkezi kurbanda toplanmaktadır. Figürlerin çizimindeki anatomik bozukluk fırça darbeleri esere özel canlılık katıyor. Merkez figür, idealize edilmiş bir kahraman olmaktan çok, karanlık göklerin bile yardım etmediği, kaderin terk ettiği, anlamsız vahşi bir savaşın kurbanı masum bir vatanseverdir. Eser bugün bile, dünyanın birçok ülkesinde sürdürülen anlamsız, vahşi savaşlarda güncelliğini koruyor. Goya'nın eseri geleneksel savaş görüntüsünü yansıtmaz. Vatandaşı Velazquez gibi, şeref, şan, zafer, şövalyelik, cesaret erdemlerine önem vermez. Ona göre savaş, sadece ölüm, zulüm, yıkım demektir. Onun sanatı, duygularını başkalarına anlatmak demektir. Kurbanlar yanında yer alan, yumruklarını sıkan figür din adamıdır. Ortaçağ resimlerinde azizlerin ve azizelerin başkalarının etrafında görülen hale rahibin başının tepesine, saçlar kazılarak yerleştirilmiştir. Rahibin duruşu ne kadar kin, öfke, intikam ifade ediyorsa, arka planda karanlık içinde belli belirsiz görülen krallık sarayı da o kadar ruhsuz, anlamsız, olup bitenlere biganedir. Öteki figürlerin, kimisi anlamsızca namlulara bakar, kimisi kulaklarını kapatır, bazıları elleriyle yüzlerini kapatır. Ancak daha önce de söylediğimiz gibi merkezi figür, ilk kurbanlardan sayılan, çarmıhta İsa'ya bir göndermedir. Asi Goya bu olayı bilerek mi yaptı yoksa bilmeyerek mi yaptı bilemeyiz. Askerlerin yüzü görünmüyor. Eğer Goya, askerlerin her birinin yüzünü ve psikolojik durumlarını gösterseydi, eserin önemi ve bakış açısı kaybolacaktı. Askerlerin yüzlerini göstermemekle onların aldıkları emirleri yerine getirmekte olduklarını, bir dereceye kadar mazur sayılabileceklerini anlatmış olabilir. Askerlerin yüzleri görünseydi, kurbanların psikolojik halleri ve görünüşleri bu kadar etkili olmazdı. Estetik yargı aşamasına gelirsek bir yargıda bulunmak çok kolay olmayacaktı. Eser anlatımcılık, hem de işlevsellik açısından polifoniktir. Konunun ele alınışı, seçimi gerçeklikle de ilgilidir. Ama herşeye rağmen eser, öncelikle savaşın çirkin yüzünü göstermesi açısından işlevseldir. Eserde anlatımcılık da bir o kadar güçlüdür. 3 Mayıs Katliamı işte bu özellikler açısından ünlü ve başarılıdır. Eser evrensel bir niteliğe sahiptir. Bu yaşlı dünyanın hemen hemen her köşesinde bu tür olaylar maalesef görülmekte ve duyulmaktadır. Eser belli bir zamana ve mekana ait değildir. Bütün bu sınırları aşmakta adeta insanlığa özellikle savaşa karar veren siyasilere bir ihtar olarak sanat tarihindeki yerini ve şöhretini korumaktadır.
7 Mart 2012 Çarşamba
KARİA'LI KADINLAR FOTOĞRAF SERGİSİ BEYOĞLU' NDA
Yurdum insanın her yöresindeki kadınlar çalışkanlığı, anaçlığı ve özverisiyle birbirinden değerli. Fakat bende Egeli bir kadın olarak sizlere biraz da KARİA' dan bahsetmek istiyorum.
Karia, günümüzde Aydın ve Muğla illerinin büyük bölümü ile Denizli'nin batı ucunu kapsar. Bölge adını Anadolu'nun yerli halkı Karlar'dan alır.
Karia henüz çözülememiştir. Sorguçlu miğferi, omuza asılabilen tutamaklı kalkanı, kalkanların dış yüzeyini resimlerle süslemeyi ilk kullananlar Karia'lılardır. Mısır ordularında paralı asker olarak çalışmışlardır. Erken kiliseleri en uç kentleri olan Laodikeia ve Kolossai'de bulunur.
Karia' da kadın ve erkekler aynı sofraya oturmazlardı.
Alabanda yöresinde bitki ilaçlamasında kullanılan bir tür kükürt çıkarılıyordu. Karia Zeytinyağı Atina'ya, balı Mısır'a, Kaunos kuru incirleri, Mısır ve İtalya'ya, Knidos şarapları, Yunanistan'dan Mısır'a kadar ihraç ediliyordu. Knidos soğanıyla, Kaunos ahtapotuyla meşhurdu.
Mermeri levhalar halinde kesme yöntemini Karialı'lar bulmuştur.
"HALİKARNASSOS MAUSOLEIONU" antik dünyanın yedi harikasından biridir. Halikarnassos'da yer alır. Karia Satrabı Mausolos'un mezar anıtıdır.
Dünyanın ilk kadın amirali Artemisia, tarihin babası Herodot Karia'lıdır. Dünyada ilk müzik yarışması bu topraklarda yapılmıştır.
"Karia'lı Kadınlar Fotoğraf Sergisi" Karia'lı kadınların fotoğrafları yanında; Karia'lı kadınları ve yöreyi tanıtan panolarla belgesel niteliğinde bir sergidir.
Panolarda Karya’nın "Üç Başlı Ay Tanrıçası" olarak anılan Hekate, Önasya tarihini değiştiren kadın olarak tarih sayfalarında yerini alan Karia Kraliçesi Ada, ilk kadın amiral olarak tarihe geçen Karia Kraliçesi I. Artemisia (Artemis), Kumanda ettiği kendi gemilerini hiç kayıp vermeden kurtardığı için "Bugün erkekler kadın, kadınlar erkek gibi savaştı." denilen Kraliçe Artemisia, Rodos’u dize getiren kadın Karia Kraliçesi II. Artemisia (Artemis), Yüzyıllar boyunca Halikarnas'ta ayakta duran; kocası için yaptırdığı Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak sayılan anıtsal mezar, Adına beyaz mermerlerden bir şehir kurulan Stratonike ve Çomakdağ'lı kadınlar yer almaktadır.
Karia bölgesinde yaşayan Fotoğraf Sanatçıları Erol Ünal, Jak Kohen, Nayil Kabak ve Osman Yüzbaşıgil Milas Baltalıkapı, Milas köyleri Ekiztaş köyü, Çomakdağ, Kızılağaç, Yatağan Yeşilbağcılar köyü, Bodrum Geriş köyü gibi Muğla'nın çeşitli yörelerinden çektikleri fotoğraflar ile "Karia'lı Kadınlar Fotoğraf Sergisi"ni Aznavur Sanat Merkezi Galerisinde 8 Mart 2012 Perşembe günü Saat 18:00'de açıyorlar. Sergi 18 Mart'a kadar sürecek.
Serginin açılacağı tarih ayrıca Aznavur Sanat Evi'nin kuruluş yıldönümü olması sebebiyle aynı gün Saat 19:00'da Yeşilçam’ın “Emekçi Yeşilçam Kadınları” Resim Sergisi de açılacak. Sergide sekiz kadın ressamın, Film-San Vakfı bünyesindeki fotoğraflardan yola çıkarak 16 Yeşilçam kadın sanatçılarının yağlıboya tablo çalışmaları yer alacak. Saat 19:20'de Prof. Dr. Güler Ertan'ın Fotoğraf Sunumu, 19:30'da "Sanatçı Kadınlara Plaket Töreni" gerçekleşecek.
Tiyatro-Sinema Alanında; Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Devlet Devrim, Nilüfer Aydan, Nilgün Belgün, Ayla Algan, Semiha Yankı, Deniz Gökçer, Bahar Öztan, Melisa İclal Gürmen
Medya Alanında; Zeynep Eğilmez (Show Tv.), Oylum Talu (Haber Türk), Ceren Bektaş (Bugün Tv.), Duygu Demirdağ (CNN Türk), Zehra Çam (Follow Dergi), Feza Özdemir (Ulusal Kanal)'e plaket verilecek.
"Karia'lı Kadınlar Fotoğraf Sergisi" daha sonraki tarihlerde Londra'da LemonArt'da, Türkiye'de Marmaris, Bodrum ve muhtelif yörelerde de sergilenecek.
Tüm kadınların, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum ve kadına yönelik şiddet son bulsun istiyorum.
Sergi Tarihi: 8 - 18 Mart 2012
Adres: Aznavur Sanat Evi Sergi Salonu & Cafe
İstiklâl Cad. Aznavur Pasajı. No: 108 Kat : 1
Beyoğlu / İSTANBUL
Tel: 0212 249 22 10
6 Mart 2012 Salı
KÜBİZM'İN ÖNCÜSÜ PABLO RUİZ PİCASSO
Pablo Ruiz Picasso, ( 1881 - 1973 )
Yakın tarihin en üretken resim sanatçısı. Çalışkan, ölümüne kadar fırçayı elinden bırakmamış ve kübizmin babası olan Picasso, sayısız esere imza atmış, resim, baskı, seramik ve heykelleriyle tarihe adını altın harflerle kazımıştır. Anne ve baba tarafı sanatkar insanlarla dolu olan Picasso' nun yeteneği tesadüf değildi. Sanat konusunda babasını örnek alan Picasso, 13 yaşına geldiğinde çalışmalarıyla herkesi kendine hayran bırakan bir ressam haline gelmişti. Babası Jose Ruiz Blasca, Picasso’nun yaptığı güvercin resminden o kadar etkilenmişti ki tüm gereçlerini oğluna vererek onun artık olgun bir sanatçı olduğunu kabul etmiş ve bir daha hiç resim yapmamıştı. 16 yaşında yapmış olduğu bir resim...
Bilim ve Merhamet için bir etüd, 1897. P.R.PİCASSO |
Anlayacağınız üzere Picasso'yu anlatmakla bitirmek mümkün değil. İnanılamayacak kadar güçlü bir görsel belleği vardı, yapıt yaratmanın yeni yollarını keşfetmekle kalmıyor, çoğu kez kabul görmüş teknikleri malzemeleri ve geleneksel konuları da baş aşağı çeviriyordu. Konularının esin kaynağı: Sevgilileri, ailesi ve dostlarından oluşan yakın çevresi; olaylar ve mekanlar, sanat tarihi... En geniş anlamda, özel yaşamı sanatını besliyordu. Sanatına bunca güvenle yaklaşmasının kökenin de, yurdu İspanya'da geçen çocukluğu yatıyordu.
Hayatı boyunca savaşa karşı olan fakat hep savaşla yaşamak zorunda kalan Picasso’nun yakın arkadaşlarından Max Jacob, 1944 yılında Almanlar tarafından götürüldüğü Yahudi toplama kampında öldürüldü. 1945 sonbaharında iki yıldır tanıdığı ressam Françoise Gilot ile yaşamaya başlayan Picasso, Güney Fransa’ya yerleşerek sevgilisi Françoise' in sayısız portresini yaptı.
Picasso, her şeyden önce bir tablonun ne olduğunu unutturan bu çözüm yolunu bir yana bıraktı. Tablo, aslında dümdüz bir yüzeydi. Picasso, biçimleri tuvalin üzerine kademeli sıralayarak üst üste yerleştirdi. Zaten onun niyeti, gerçeği gördüğümüz gibi değil, olduğu gibi göstermekti. Yerimizi değiştirmeden bir nesneye baktığımız zaman onun sadece bir kısmını, bir köşesini veya bir yüzünü görürüz.
Kübistler ise nesneleri, sanki çevresinde dolaşıyorlarmış gibi, birkaç bakış açısından, cepheden, yandan, üstten, alttan bakarak aynı imge üzerinde göstereceklerdir. Aynı şekilde, bir yüzü hem yandan, hem de iki gözü görülecek biçimde (karmaşık görüntü) vereceklerdi.
«Kübizm» adı, Georges Braque'ın bir tablosunu gören Matisse'in bu tablo için «küçük küpler» sözünü kullanmasıyla ortaya çıkmıştı. Bir yanılgı sonucu yeni resme uygulanan bu deyim, Picasso'nun o tarihlerde birbirine pek benzeyen ilk kübist eserleri konusunda bir fikir verebilir; hacimlerin iç içe geçtiği portreler, manzaralar, natürmortlar çizmekteydi. Picasso. iki boyutlu (en ve boy) olan tuvalin yüzüne doğada üç boyutlu (en, boy, derinlik) olan nesneleri çizebilmenin çarelerini araştırıyordu. Bu, yeni bir sorun değildi; bütün resim sanatının sorunuydu; ama o zamana kadar, derinlik izlenimi perspektif aracılığıyla verilebiliyordu.
Avignon'lu Kızlar, 1958 |
Kübizm, matematiğin değil, resim yapmanın ilkesiydi...
Almanların saldırısıyla bombalanan Guernica kasabasının durumu ressamı çok etkilemişti. Picasso bu olaydan sonra tamamladığı eserine Guernica adını verdi. Konuyla ilgili olarak ilginç bir olay da gelişmişti. Zira Picasso atölyesinde Guernica’yı tamamlamak üzereyken Alman bir komutan içeri girmiş, tabloya uzun süre baktıktan sonra Picasso’ya bu resmi siz mi yaptınız diye sormuştu. Bunun üzerine ünlü ressamın cevabı: “Hayır, siz yaptınız.” olmuştu. Guernica, Picasso'nun en ünlü eseri olarak değerlendirildi. İspanya İç Savaşı sırasındaki Alman bombardımanını sembolize eden bu büyük tablo, savaşın insanlık dışı, umutsuz ve alçakça tarafını yansıtıyordu.
Guernica, 1937 |
Yaşamının son anına kadar resimle uğraşan kübizmin babası 1973 yılında hayata veda etti.
4 Mart 2012 Pazar
EDOUARD MANET, Fransa' nın Asil Ressamı
Edouard Manet, (1832 - 1883)
1860'lı yılların dünyasını iyi yansıtmış, gözlerini gerçeklere kapatmamış, babadan zengin ama bu durumdan hoşnut olmayan ve inadına naif, inadına sanatçı...Hep alışagelmiş bir ressam profili vardır. Ressam, fakir olmalı, acı çekmeli, kulağını kesmeli, cüce olmalı v.s :) İşte tüm bunları bir yana bırakın ve hatta unutun! İnanması zor fakat o yıllarda Manet " Mirasyedi " olarak tanınırdı. Manet' in babası oğlunun hukuk alanında çalışmasını istemişti ama Manet' in ilgi alanı hukuk değil, resimdi. Resim, babasına göre kabul gören bir meslek değildi. ( laf aramızda anne babalarımız için bu durum sabitliğini bu zaman da dahi korur, demek ki bu anlamda pek değişme olmamış :) Manet' de bunun yerine, Deniz Ticaret Filosu'na katıldı ve eğitim gemisiyle Brezilya'ya yola çıktı ama bu sırada ailesine sürekli izlenimleri hakkında mektuplar yazdı...Bu durumun sonunda yazar olmalıydı fakat Manet döndüğünde babasına Ressam olmak istediğini söyledi. Zengin ve soylu baba oğlunun isteği üzerine onu resim atölyesine yazdırdı. Evet Manet, ihtilalin etkisiyle devrimci, kapitalizm karşıtı, Karl Marx 'ın
" İşçilerin prangalarından başka kaybedecek bir şeyleri yok " sözünden esinlenip bu fikri resimlerine yansıtan özünde alçakgönüllü ve gerçekçi bir ressamdı artık ...
" İşçilerin prangalarından başka kaybedecek bir şeyleri yok " sözünden esinlenip bu fikri resimlerine yansıtan özünde alçakgönüllü ve gerçekçi bir ressamdı artık ...
Resimlerini para için değil ressam olarak tanınmak için yapıyordu. Manet' i harekete geçiren tek dürtü buydu. Eleştirildi, sergi salonları tarafından reddedildi fakat bir tarafı hayatı hiç de ciddiye almadı. Ciddi olan hastalığıydı frenginin son dönemlerinde bulunuyordu ve sürekli acılar içindeydi. Kangrenli sol bacağı ölümünden 11 gün önce kesilmişti ve Edouard Manet 51 yaşındayken öldü.
" O sandığımızdan da büyük bir insandı."
Bu söz, 19. yüzyıl resim sanatına derin etkileri olan bir ressama uygun bir mezar taşı yazısıdır.
" O sandığımızdan da büyük bir insandı."
Bu söz, 19. yüzyıl resim sanatına derin etkileri olan bir ressama uygun bir mezar taşı yazısıdır.
Etiketler:
Brezilya,
Edouard Manet,
Karl Marx,
Manet
3 Mart 2012 Cumartesi
FEDERİCO SEVERINO ÇOK YAKINDA TÜRKİYE'DE
Federico Severino, isminden de anlayacağınız gibi İtalyan heykel sanatçısı 1953 yılında Brescia' da doğdu ve hala orada yaşamaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl da ağırladığımız heykeltıraş 20 Mart - 15 Nisan 2012 de yeni çalışmaları ile beraber tekrar sevenleriyle. Çeşitli sebeplerle ziyaret edemeyen sanat severler için müthiş bir fırsat!
Onun figürleri mitler ve tanrısal çalışmalar. Sanatsal çalışmaları eleştirmenler ve ulusal medya tarafından sıkıca takip edilen Federico Severino, benimsediği kutsal ana temaları ile etkileyici eserler üretmeye devam ediyor. Birçok özel koleksiyonda eserleri bulunan sanatçının Brescia meydanı ve parkındaki bronz heykelleri dışında S.Paolo di Brescia, Valle Canonica ve Basso Semino bankaları ile SS.Pietro e Paolo, Santa Casa di Nazareth, Verolavecchia , Dorotee da Cemmo, Rosario, Calvisano ve S.Antonio Abate kiliseleri ile daha bir çok kilise ve kutsal mekanda bronz eserleri yer almaktadır. Bresicia Katedralindeki sandalyeyi ve Padergnone Kilis kapısını yapmış olan sanatçıyı tekrar Galeri Selvin'de Pazar günleri hariç diğer günler 11:00 - 19:00 saatleri arasında ziyaret etmeniz mümkün. İyi seyirler...
Tarih : 20 Mart - 15 Nisan 2012
Adres : Galeri Selvin
Arnavutköy Dere Sok. No:3 Arnavutköy,Beşiktaş/İstanbul
Bilgi İçin : 0212 263 74 81
2 Mart 2012 Cuma
RON MUECK' İN GERÇEK ÜSTÜ BALMUMU HEYKELLERİ
Ron Mueck, 1958 doğumlu Avustralya'lı balmumu heykel sanatçısı ilk çalışmasını 1997 yılında kuklacılık yapan babası için yaptı ve bununla yetinmeyerek 2001 yılından itibaren eserlerini katlayarak tüm dünyanın tanıdığı heykeltraş haline geldi.Şu an İngiltere'de yaşayan bu sanatçının eserlerini takip etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum...
Bakanın tekrar tekrar baktığı çalışmalardan kendinizden de birşeyler bulacağınız muhakkak.Eserlerinden birkaç alıntı... İyi seyirler...
Ne kadar gerçekçi değil mi? yanın da duran ziyaretçiyi görmeseydik eğer heykel olduğuna inanmak mümkün değil..
yüzündeki her çizgi yaşanmışlığın göstergesi işte sanatçının ruh halinin heykele iz düşümü...
Dev heykeller hayranlık verici...Resimlerinden bu kadar heyecanlanıyorsam orada olsaydım ve yakından görme fırsatım olsaydı tepkim ne olurdu kestiremiyorum :)
İSMAİL ACAR "AŞK" ADLI RETROSPEKTİFİ Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi'nde
İsmail Acar, yaşayan ve yaşarken değeri bilinen nadir resim sanatçısı. Sayısız eserleri ve başarıları ile dünyada ün salan, takip edilen, gençleri bu anlamda destekleyen sergi gelirlerinin büyük bir kısmını dernek ve vakıflara bağışlayan küçük dev adam...Şimdi de büyük usta 20.sanat yılını kutlama amaçlı "Aşk" adını taşıyan retrospektifi, yine 20. yaşını doldurmuş Çırağan Sarayı'nın Sanat Galerisi'nde 9 Şubat-28 Mart 2012 tarihleri arasında günün her saatinde ücretsiz olarak sanatseverlerle buluşuyor. 60 eserin yer alacağı bu muhteşem sergide İsmail Acar eserlerinden bir yapıtın yanı sıra Çırağan Sarayı'nın baş kahramanlarından olduğu yeni yapıtlar da siz sanatseverlerle buluşuyor.
Yeni tablolar; Napolyon III' ün eşi Eugenie'nin, Süveyş Kanalı'nın açılış merasimine giderken 1869'da, aşk dedikodularının da iç içe geçtiği Sultan Abdülaziz'le görüşmesi ve yapılış aşamasında olan Çırağan Sarayı'nın hamamını ziyaret etmesinden bahsediyor...
İşte o resim...
Daha nicelerini yakından görmek ve müthiş bir deneyim için...
Adres : Çırağan Sarayı'nın giriş katı
Tarih : 09 Şubat - 28 Mart 2012 ( Ücretsiz )
Bilgi için : 0212 327 00 12
VAN GOGH ALİVE SERGİSİ Karaköy Limanı Antrepolarında
Van Gogh,1853-1890 tarihlerinde yaşamış, papazın oğlu olan bir Hollanda'lı ressam daha.. İçinde sürekli bunaltılar yaşayan ve hiçbir işe yaramadığına olan inancı, bir şeyler yapma, bir çıkış bulma isteğidir bunaltılarının nedeni: Acı çeker, mutsuzdur, huzursuzdur ve yalnızdır ama resimleriyle neşe ve sevinç uyandırmak istemiş, acıları sevince, hüzünleri neşeye ve yalnızlığı birlikteliğe döndürmeye çalışmıştır. Yaşadığı dönem sefalet içinde yaşayan kazandığını boyalara harcayan ressam bir mektubunda "Böyle devam ederse hedefime varamayacağım. Bu kadar uzun zaman aç kalmasaydım bünyem daha kuvvetli olurdu. Fakat her seferinde daha az çalışmak ya da aç kalmak şıklarından birini seçmem gerektiğinde ben hep aç kalmayı tercih ettim. Bir insan buna nasıl dayanabilir? Açlığın etkisini resimlerimde öylesine görebiliyorum ki geleceğim için kaygılanıyorum". diye yazmıştır.
Şimdi de Çerçeve Yok İçindesin sloganıyla Abdi İbrahim'in 100. yıl kuruluş yıl dönümü sebebiyle 10 Şubat- 15 Mayıs 2012 tarihleri arasında siz sanatseverlerin ve hayranlarının kendini ziyaret etmesini bekliyor...
Adres: Karaköy Limanı Antrepoları - 3 No'lu Antrepo, İstanbul
Bilet Fiyatları: Tam: 18 TL Öğrenci: 11 TL
1 Mart 2012 Perşembe
REMBRANDT SAKIP SABANCI MÜZESİNDE
Barok Dönemi'nin Hollanda'lı ressamı öncesinde tüccar Rembrandt Van Rjin şeklinde tanıtılan ama ardından resime uzanan ve yaşadığı döneme sanatıyla damga vuran karanlıkta ki ışığın adamı büyük üstat. Şimdi seçkin eserleri ile Sakıp Sabancı Müzesi Atlı Köşkte 22 Şubat - 10 Haziran 2012 tarihleri arasında sanat severlerin ziyaretini bekliyor...
Adres: Sakıp Sabancı Cad. No:42 Emirgan 34467 İstanbul
Telefon: 0212 277 22 00
Ziyaret Saatleri:
10:00 -18:00 Salı, Perşembe, Cuma, Pazar10:00 - 22:00 Çarşamba, Cumartesi
Müze, Pazartesi günleri kapalı.
Müze Giriş Ücretleri
Tam Bilet: 12 TLGrup Bileti: 8 TL (En az 10 kişi)
İndirimli Bilet: 4 TL (Öğrenciler, öğretmenler ve 60 yaş üzeri ziyaretçiler)
Ücretsiz Giriş
14 yaş ve altı çocuklar ile 1 refakatçiEngelliler ve 1 refakatçi
Çarşamba günleri 18:00-22:00 arası ücretsiz
DESEN
Desen çizgisel bir anlatımdır. Nasıl kelimeler bir araya gelerek bir anlatım içerir ve cümleyi oluşturursa, çizgiler de bir araya gelerek deseni oluşturur. Çizgi dolulukla boşluk arasındaki sınırdır. Noktaların yüzeydeki izi, noktaların birleşimidir. Nesneyi çevreleyen dış çizgilere kontur diyoruz. Nesnenin kuru ve yavan çizgilere ise araştırma çizgisi diyoruz. Çizgiler üst üste gelerek lekeyi oluşturur. Leke olmazsa resim hacim kazanmaz. Herkesin kendine özgü bir çizgi stili vardır; kimi düz, kimi eğri, kimi v.s Dikkat edilecek ilk konu kalemimizi fazla bastırmadan hafif çizgilerle çizmemiz gerekmektedir. Bu yüzden, kalemimizi maket bıçağı ile açmalıyız. Kalemin ucu uzun olduğu için, fazla bastırma sonucunda ucunun kırılacak olması bizi biraz frenler.
Desen yaparken, çizdiğimiz objeye dikkatli bakmalıyız. Bakmak ile görmek arasındaki farkı bilmeliyiz. Resimle içli dışlı olmalı ve çok ama çok çizmeliyiz..
RESİME BAŞLARKEN
Herkes içindeki yaratıcı güçle doğar. Mühim olan farkındalıklarla bunu keşfetmek. Kendini diğer insanlardan farklı görüyorsan emin ol sen özgün bir ressamsın. İnsanoğlu kadın ve erkek olarak değişik ilgi alanlarına sahiptir. Küçük bir kız bebekleriyle oynar onu giydirir, süsler sonrasında içinde resim aşkı varsa, eline kağıt kalem aldığı ilk dakika önce güzel bir kız çizer uzun kirpikli, gelinlikli :) elinde çiçekli vs. Başarılı da olurlar çünkü çocukluğundan beri ilgisi onu bu denli iyi bir gözlemci hatta takipçi yapmıştır. Erkek çocukları arabalar, mekanik aletler, legolar, hayvanlar, futbol vs. ilgi duyarlar. Evet gözlemleyin en iyi araba, saha oyunlarında ki imgeseller, hayvan resimleri ve binaları yetişkinliğe eriştiğinde ve resim ile uğraştığında yine erkekler çizer maalesef :) Ama tüm bunları bir yana bırakıp resim çizmek isteyen ve çizemediğini iddia eden arkadaşlar birlikte temelden resim çizmeye başlıyoruz...Öncelikle ihtiyacınız olan temel malzemelerle başlayalım. Çok maliyetli ama bir kara kalem ve temiz bir sayfa :) Hepinize başarılar...
HAKKIMDA
HAKKIMDA
1982 yılında Denizli'de doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Denizli Atatürk İlköğretim Okulunda tamamladım. Orta okul yıllarında resim yarışmalarında 2 defa Denizli il 1'inciliğini ve Türkiye 2'nciliğini kazandım. Lise'yi Denizli Sağlık Meslek Lisesinde tamamladım. Lise sonunda sağlık alanından vazgeçip başarılı olacağımı düşündüğüm ve küçüklükten beri hayalim olan resim öğretmenliğinin peşinden gitmeye karar vererek 2003 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümünü kazanarak öğrenimime burada devam ettim. Üniversite yıllarında Orman Bakanlığı Afiş Yarışmasında mansiyon ödülü kazandım. İl çapında resim ve masa tenisi alanında başarılarım oldu. 2007 yılında mezuniyetin ardından evlenerek İstanbul'da yaşamaya başladım. 2013 24 Kasım'ında bir kız çocuğu annesi oldum. 2018 itibariyle Ankara'da yaşamaya başladım. Şimdi ise Sosyal Hizmetler üzerine üniversite eğitimi alarak kendimi bu alanda da geliştirmeye çalışıyorum. Sokak çocuklarının, şiddet mağduru çocuk ve kadınların haklarını bir birey olarak korumak,hukukunu bilmek, yoksulların, bakıma muhtaç insanların, okuyamayan çocukların haklarını aramak adına neler yapabilirimin derdindeyim. Sanat hayatımızın her alanında. Sanatla ve insan sevgisiyle kalın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)